Kadınlar, sinema tarihinin başından itibaren film yapımının her aşamasında yer aldı ve sinemanın ancak kârlı bir endüstri hâline gelmesiyle birlikte kritik konumlardan uzak tutulmaya çalışıldılar. Söz sahibi olmakta direnen kadınlar mevzi açmayı başarsa da kameranın eril bakışı büyük oranda sarsılmadan varlığını sürdürdü. Bu nedenle perdede çoğu zaman izlediğimiz; kadının temsili değil, erkeğin fantezisindeki kadının temsiliydi, derinlikten yoksun bir arzu nesnesi.
Bugün toplumsal cinsiyet eşitliğinin ve tam anlamıyla özgürleşmenin hâlâ çok uzağında olsak da feminist hareketin sinemaya etkisi yadsınamaz. “Özel olan politiktir” şiarıyla özetlenebilecek ikinci dalga feminizm Türkiye’de 1980’lerin başında Dayağa Hayır kampanyasıyla öne çıktı. Kadınların istihdama katılımının, dolayısıyla kamusal alandaki görünürlüğünün arttığı bu yıllarda kadın cinselliği de konuşulabilir hâle geldi. Devlet, 12 Eylül sonrası her türlü sol siyaseti ezip geçerken kadın hareketini “siyasi” görmediğinden aynı şekilde tehdit addetmedi. Kadınların, darbenin devamı hükümetlerin iktidarına en güçlü toplumsal muhalefeti oluşturabileceği öngörülemedi.
Bu sırada sinemada, 60’lı ve 70’li yılların salon kadınının yerini 80’lerde güçlü, bağımsız, direngen, arzunun öznesi derinlikli kadın karakterler aldı. Adı yoktu belki ama Müjde Ar ve Hale Soygazi o kadının yüzü oldu. Özellikle Bilge Olgaç kamera arkasında çalışan kadınlar için ışık olsa da sektördeki erkek egemenliğinin değiştiğini söylemek güç.
80’ler Türkiye Sinemasında Kadın seçkimizde, sinemamızın tartışmasız “kadın filmleri yönetmeni” Atıf Yılmaz’ın, çocuklarını alıp mutsuz olduğu evi terk ederek yeni bir hayata başlayan Aygül’ün hikâyesini anlattığı Bir Yudum Sevgi (1984), özgür ve bağımsız bir kadın olan Serap’ın kendini, oynadığı şampuan reklamındaki geleneksel Naciye’nin yerinde bulduğu Aahhh Belinda!.. (1986) ve genelevde çalışmaktan kurtulmaya çalışan bir kadının hapsedildiği döngüyü müzikal bir kurguyla anlattığı Asiye Nasıl Kurtulur (1986) filmleri yer alıyor.
Bunların yanı sıra Ömer Kavur’un, tayin olduğu kasabanın sakinlerinin hayatına dokunan edebiyat öğretmeni Aysel’i takip ettiği Kırık Bir Aşk Hikâyesi (1982), Halit Refiğ’in boğucu aile kurumu içinde nefes almaya çalışan Üftade’nin hikâyesini küçük yeğeninin gözünden aktardığı Teyzem (1986) ve Yavuz Turgul’un yine aile baskısı altında ezilen, aşkta da umduğunu bulamayan fakat sil baştan başlayan Fahriye’nin hikâyesini anlattığı Fahriye Abla’yı (1984) izleyeceğiz. Baskıcı ailesinden kaçmak için sinemanın büyülü dünyasına sığınan Nesibe’yi izlediğimiz Benim Sinemalarım (1990) ise Füruzan ve Gülsün Karamustafa’nın yönetmen koltuğunda oturmasıyla özel bir önem taşıyor. Kurtarılmayı beklemekten sıkılıp kendi kurtarıcısı olan, toplumun sıkıştırdığı daracık alanlara hapsolmayı reddeden, koşullarını değiştirmek için kollarını sıvayan, özgürleşmek için eyleyen, düşse de kalkıp sıfırdan başlayan kadınların cesaretini, gücünü, iradesini taşıyoruz perdeye.
Ayşecan Ay
Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi'nde otopark alanı mevcut değildir; dolayısıyla sitemizdeki haritada işaretlenmiş olan, civar otoparkları kullanabilirsiniz.
Toplu taşımayı tercih edecek ziyaretçiler, Kadıköy'den düzenli aralıklarla kalkan Bostancı dolmuşlarını kullanarak Hasırcıbaşı Caddesi'nin girişinde inebilirler. Sinematek/ Sinema Evi tabelalarını takip ederek 5 dakikalık yürüme mesafesindeki kurumumuza ulaşabilirsiniz. Yine aynı yöne ilerleyen İETT otobüsleriyle de Barış Manço durağında inip yönlendirme tabelalarını takip ederek kurumumuza ulaşmanız mümkündür.