Bu programın üç Sessiz Perşembe gösteriminde sizleri sessiz sinemanın şaşırtıcı ve aykırı karakterleriyle tanıştırıyoruz. Hepsi komedi olarak adlandırabileceğimiz bu filmler yüzyıl önce çekilse de günümüzün güncel konularına ve özellikle de mizah duygusuna hiç uzak değiller.
Aykırı karakterler deyince özellikle Filibus ve Kısaca Phil (Phil-for-Short)’taki kadın kahramanların bağımsız, özgür ve kendi hayallerinin peşinden giden karakterler olduğunu görüyoruz. Zamanın toplumsal baskılarına rağmen, erkek kıyafeti giymekten ve beklenmedik davranışlarıyla çevrelerindeki herkesi şaşırtmaktan vazgeçmiyorlar.
Filibus, adeta çizgi-roman tadında bir dedektif-macera filmi. Her ne kadar film “gizemli hırsız” diyerek merak yaratsa da seyirci aslında filmin başından itibaren farklı kılıklara giren kurnaz hırsız Filibus’un kim olduğunu biliyor. Ancak filmdeki hiç kimse Filibus’un gerçek kimliğini bilmediği için, dedektif Kutt Hendy her ne kadar teknolojinin ona sunduğu tüm imkânları kullansa da yine de Filibus’u tuzağa düşürmekte zorlanıyor. 1910’larda son derece popüler olan Arsen Lüpen gibi kurmaca karakterlerin de ardında yatan “kibar hırsız” fikri, on yıllarca kaybolup unutulmuş bu İtalyan filminde hınzır bir kadın kahraman üzerinden işlenmiş.
Bir başka hınzır kadın ise Kısaca Phil’in kahramanı Damophilia. Aldığı klasik eğitime rağmen toplumun ona dayattığı demode yaşam tarzını hiç de benimsemeyen bu karakter çevresindekileri şoke etmek pahasına kendi yolundan şaşmıyor. ABD’deki 1920 seçimleri öncesinde kadınlara ülke çapında seçme-seçilme hakkının yeni tanındığı 1919’da çekilen bu film, ünlü kadın senarist Clara Beranger’in de metinleriyle toplumsal baskıya inceden inceye isyan ediyor. Bugün de güncelliğini koruyan, birçok yönden ezber bozan bu film bir yandan dramatik konulara el atarken diğer yandan da her sahneyi mizah ile birleştiriyor.
Buster Keaton zaten sessiz sinemada komedi denince ilk akla gelen isimlerden. Daha küçük yaşta babası ile birlikte çıktığı vodvil gösterilerinde yaptığı akrobatik hareketlerle dikkat çeken Buster, özellikle Aşçı (The Cook) ve Komşular (Neighbors) filmlerinde akıllara durgunluk veren fiziksel hünerlerini sergiliyor. Sherlock Jr.’da ise aslında bir sinemada çalışan hayalperest bir gencin dedektif olma hevesine kapılıp nasıl “yanlışlıkla” bir filme karıştığını görüyoruz. Diğer iki filme oranla fiziksel komediden çok absürt ve gerçeküstü bir mizaha odaklanan bu filmde Keaton bu kez çeşitli film hilelerini komedinin bir parçası haline getiriyor. İçinde bulunduğu durum ne olursa olsun hep aynı durgun yüz ifadesiyle oynadığı için “Büyük Taş Surat” (The Great Stone Face) olarak da anılan Keaton Amerikan slapstick komedisinin her daim aykırı ismi olduğunu her filminde yeniden ispatlıyor adeta.
Elif Rongen-Kaynakçı
Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi'nde otopark alanı mevcut değildir; dolayısıyla sitemizdeki haritada işaretlenmiş olan, civar otoparkları kullanabilirsiniz.
Toplu taşımayı tercih edecek ziyaretçiler, Kadıköy'den düzenli aralıklarla kalkan Bostancı dolmuşlarını kullanarak Hasırcıbaşı Caddesi'nin girişinde inebilirler. Sinematek/ Sinema Evi tabelalarını takip ederek 5 dakikalık yürüme mesafesindeki kurumumuza ulaşabilirsiniz. Yine aynı yöne ilerleyen İETT otobüsleriyle de Barış Manço durağında inip yönlendirme tabelalarını takip ederek kurumumuza ulaşmanız mümkündür.