Rus tiyatro ve sinema oyuncusu Ivan Mosjoukine (1889-1939) sessiz sinemanın efsanevi isimlerinden biri. 1911’de Çarlık Rusya’sında başlayan sinema kariyeri, Mosjoukine’i dünyanın en sevilen jönlerinden biri hâline getirmiş ve ilerleyen senelerde birçok ülkede film çekebilmesinin kapılarını açmıştı.
1919’da eşi Nathalie Lissenko, yönetmen Alexandre Volkoff ve Yakov Protazanov ile birlikte Yalta'dan bindikleri bir gemiyle İstanbul üzerinden, film çeke çeke Paris’e ulaşan Mosjoukine Fransa’da göçmen Rusların kurduğu Albatros şirketi için iddialı filmler çekti. Sovyetler Birliği’nde kalan eski filmleri gösterimden çekilmesine karşın Mosjoukine’in yüzü, Kuleshov'un film montajı denemesinde kullanılan görsellerin arasında yer almasıyla âdeta ölümsüzleşti.
1920’lerin sonunda uluslararası başarıları nedeniyle Hollywood’a da davet edilen Mosjoukine o yıllarda sesli sinemaya geçen Amerikan film endüstrisine uyum sağlayamayarak Avrupa’ya döndü ve bu kez çoğu Almanya'da olmak üzere önemli sessiz filmlerde yer aldı. 1930’ların başında sesli sinema kariyerini Fransa’da sürdürmeye çalıştı, ancak eski başarısına bir daha ulaşamadı.
Sadece iki filme yer verebildiğimiz bu program ile Mosjoukine’in zengin filmografisine daha az bilinen, aykırı filmlerinden ikisiyle giriş yapmak istedik.
Cehennem Ateşi (Le brasier ardent) Mosjoukine'in oynadığı yüze yakın film arasında kendi yönettiği iki filmden biri. Fransızların dünyaca çok sevilen Fantômas, Les vampires gibi dedektif janrındaki filmlerine doğrudan göndermelerle dolu bu filmin bir başka özelliği de gerçeküstücü sahneleri ve deneysel teknikleri öykünün akışına yedirerek kullanması. Film on bir dakika süren kâbus sahnesiyle başlıyor. Bu kâbusta Mosjoukine oyuncu olarak ne kadar çok yönlü olduğunu ispat edercesine şeytandan rahibe, dilenciden şovmene, kılıktan kılığa girmiş.
Çarın Yaveri (Der Adjutant des Zaren) ise, Mosjoukine’in Hollywood’dan döndükten sonra çektiği, belki de yaşadığı hayal kırıklığından sonra ona kendini oyuncu olarak yeniden ispat etme şansı veren bir romantik komedi ve casusluk filmi. Ayrıca, 1912’de geçen bu filmde kendisi gibi Çarlık Rusya’sından Avrupa’ya göç etmiş bir ekiple gayet iyi bildikleri, artık sona ermiş bir dönemi yeniden canlandırıyor olmaları da ilginç.
Bu iki film, Mosjoukine’in beyazperdedeki karizmasını ve gerek bütün vücudu gerek yüzündeki en küçük mimikler yoluyla kamera ile kurduğu yakın ilişkiyi, âdeta dans edercesine her sahneye nasıl hâkim olduğunu açıkça gözler önüne seriyor.
Elif Rongen-Kaynakçı
Eye Filmmuseum Sessiz Film Küratörü
Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi'nde otopark alanı mevcut değildir; dolayısıyla sitemizdeki haritada işaretlenmiş olan, civar otoparkları kullanabilirsiniz.
Toplu taşımayı tercih edecek ziyaretçiler, Kadıköy'den düzenli aralıklarla kalkan Bostancı dolmuşlarını kullanarak Hasırcıbaşı Caddesi'nin girişinde inebilirler. Sinematek/ Sinema Evi tabelalarını takip ederek 5 dakikalık yürüme mesafesindeki kurumumuza ulaşabilirsiniz. Yine aynı yöne ilerleyen İETT otobüsleriyle de Barış Manço durağında inip yönlendirme tabelalarını takip ederek kurumumuza ulaşmanız mümkündür.