EN

Goethe-Institut İstanbul’un değerli katkılarıyla hazırladığımız Dışavurumcu Alman Sineması programında Alman Sinemateki’nin döneme ilişkin görsel arşivinde yer alan materyallerden derlediğimiz bir fotoğraf sergisi yer alıyor. Gösterimini yaptığımız filmlere ait görüntüler, set arkası fotoğrafları ve storyboard çizimleri ile Alman sinemasının görsel dünyasına panoramik bir bakış sunan Gölgeler Diyarında adlı sergi 13 Kasım 2021-31 Ocak 2022 tarihleri arasında Sinematek/Sinema Evi sergi salonunda izlenebilir.

Sinema yazarı, araştırmacı ve yönetmen Rüdiger Suchsland’ın danışmanlığında hazırladığımız Gölgeler Diyarında sergisini onun bu sergi için yazdığı metinle sunuyoruz.
 

Gölgeler Diyarında

Zihinde Mabuse, Kalpte Nosferatu – Alman Dışavurumculuğu, Kaligaricilik ve Dünya Sineması

Dünyanın üzerine kara bulutlar çökmüştür. Duvarlar insanın üstüne üstüne gelmekte, odalar canlanmaktadır. 20. yüzyılın başları, tam da sinemanın icat edildiği zamanlardır. Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda dünya parçalanmakta, fiziksel ve psikolojik her türlü güven hissi eriyip gitmekteyken Almanya’da hayata hakim olan yaklaşım, Doktor Kaligari’nin sanrılarında ve Dışavurumcu resmin kasvetli tasvirlerinde vücut bulur.

Dışavurumculuk birçok anlama gelebilir. Renkli ve parlak olabilir ya da siyah beyaz ve soluk. Şiirsel gerçekçilik ya da yüceltilmiş bir akıldışıcılık olarak görülebilir; bir diş macunu reklamı afişi olabilir ya da hiçbir şeyin doğrudan anlatılmadığı bir film.

20’li yılların başında sinemada kara gölgeler hızla çoğalmıştı. Büyük Harp kaybedilmiş, Devrim ve Cumhuriyet Almanya için yeni bir geleceğin kapılarını açmış fakat bu süreçte ülke dengesini kaybetmişti. Cephenin “çelik fırtınalar”ında ruhen ve bedenen ölümcül yaralar almış olan erkekler evlerine dönerken kentlerde depresyon hüküm sürüyordu. İşte şeytanlar böyle bir zamanda perdeyi ele geçirdi. Alman sinemasına tek taraflı bir dışavurumculuk hâkimdi: “Nerven”deki gibi inceden, psikolojik değil, “Kaligari”deki gibi dekor ve jestlere dayalı bir dışavurumculuktu bu.

Sonraki yıllarda uluslararası sinema da aynı şeytani havaya büründü, Nazi iktidarından kaçıp başka ülkelere göç eden Alman sinemacılar, korkuları, hayaletleri ve zifiri karanlık hatıralarıyla dünya sinemasına can verdiler.

“Kara film”den 21. yüzyılın fantastik filmlerine, Jean Cocteau ve Marcel Carné’nin Fransız sinemasından 60’ların Japon suç filmlerine varan bu dışavurumculuk sonrası “kaligarizm”de umut yalnızca bir sözcükten ibaretti.

Almanya ormanlarının kasvetli dünyalarını büyük şehir mimarisinin klostrofobik geometrisine ve modern ofislerin labirentlerine taşıyan bir korku şöleni.

Emniyetsizlik, paranoya, şüphe, kaybolmuşluk hissi ve kaybetme korkusuyla dolu bir hayatın modern bir yorumu. Bu Alman gölgeler bize bugün bile çok uzak değil.

Rüdiger Suchsland

Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi'nde otopark alanı mevcut değildir; dolayısıyla sitemizdeki haritada işaretlenmiş olan, civar otoparkları kullanabilirsiniz.


Toplu taşımayı tercih edecek ziyaretçiler, Kadıköy'den düzenli aralıklarla kalkan Bostancı dolmuşlarını kullanarak Hasırcıbaşı Caddesi'nin girişinde inebilirler. Sinematek/ Sinema Evi tabelalarını takip ederek 5 dakikalık yürüme mesafesindeki kurumumuza ulaşabilirsiniz. Yine aynı yöne ilerleyen İETT otobüsleriyle de Barış Manço durağında inip yönlendirme tabelalarını takip ederek kurumumuza ulaşmanız mümkündür.