EN
Ustayla Buluşma: Asghar Farhadi Geçmiş Programlar
Kapat

Değişen Perspektiflerin Sineması

Hak verdiğiniz bakış açısının birden tepetaklak edildiği, özdeşleştiğiniz karakteri bırakıp hasım karakterin bakış açısına geçmeye davet edildiğiniz, haklı ile haksızın aniden yer değiştirdiği bir sinema, Farhadi sineması. Bazen küçük bir yalanın açığa çıkması, bazen de karakterlerin bildiği ama seyircinin bilmediği bir olayın ifşası bu tepetaklak etme sürecini tetikler. Ve her seferinde doğrunun nerede olduğunu bilemediğimiz, bütün tarafların kendi açısından haklı olduğu, “doğrusu olmayan yanlışlar” dünyasında, ahlakî göreceliliğin tekinsiz sularında buluruz kendimizi. Farhadi’yi yaşayan en önemli yazar-yönetmenlerden birisi yapan da macera filmlerinden daha nefes kesici bir suspense duygusuyla takip ettiğimiz hikâyeleri kadar bu hikâyelerin içerdiği çok merkezli yapı ve farklı bakış açılarının çatışmasından doğan görüş zenginliğidir. Filmlerinden, yargılayıcı bakış açısının tümüyle terk edildiği neredeyse bilgece bir olgunlukla çıkar seyirci.

Karakteristik üslubunun izlerinin ilk kez belirgin bir şekilde görüldüğü 2006 yapımı Çarşamba Ateşi (Chaharshanbe-soori) yönetmenin üçüncü filmi; ama uluslararası alanda çıkış yaptığı ilk filmidir. Evlere temizliğe giderek geçimini sağlayan, evlilik hazırlıkları içindeki genç Ruhi’nin gözünden anlatılan hikâyede orta sınıf bir çiftin evliliklerindeki kriz konu edilir. Seyircinin bakışı Ruhi’nin bakışıyla hemen hemen özdeştir. Filmin neredeyse üçte ikisi boyunca sorunlu, paranoyak, şüpheci ve histerik gibi çizilen evin hanımına yönelik bakış açısı finale doğru aniden ters yüz edilir. Kadının lüzumsuzca kıskançlık krizine girmesine yol açtığı düşünülen işaretler yeni bir bakış açısından tekrar anlam kazanır ve seyircinin yargılayıcı bakış açısı yön değiştirir. Hiçbir şey ne Ruhi’ye ne de bize göründüğü gibidir.

Yönetmenin asıl sesini duyurduğu ve başta Büyük Jüri Ödülü aldığı Berlin olmak üzere pek çok uluslararası film festivalinde övgüyle karşılanan filmi ise 2009 yapımı Elly Hakkında’dır (Darbareye Elly). Film hikâyesinin aşama aşama açılan çetrefil yapısından ve sürükleyici, gerilim dolu hikâyesinden önce müthiş oyunculukları ve oyuncu yönetimiyle göze çarpar. Deniz kıyısında tatile gelen üçü çocuk on bir kişilik grubun coşkulu sohbetleri ve eğlenceleri, çarpıcı oyunculuklarla ve etkileyici bir koreografiyle anlatılır. Şakaların, esprilerin havada uçuştuğu, danslar edilip oyunların oynandığı filmin bu ilk bölümündeki kadar dinamik sahnelerin olduğu bir filme rastlamak zordur. Ardından grubun neşesini aniden söndüren o meşum olay gerçekleşir. Eğlenceli tatil bir kâbusa döner. Grup üyelerinin her biri birbirini acımasızca suçlamaya başlar. Elly’nin nişanlısının da gruba katılmasıyla suçlamalar daha da sertleşir ve ahlakî bir boyut kazanır. Yine herkes kendi açısından haklı gibidir.

Farhadi’nin diğer filmlerinde de sıkça rastlayacağımız bir başka nokta ilk kez bu filmde kendini gösterir. Karakterlerin söylediği küçük yalanların ya da saklanan sırların önemli bir kısmının sebebi, karakterlerin içinde yaşadığı toplumun muhafazakârlığıdır. Sepideh ev sahiplerine bekâr çiftleri yeni evli olarak tanıtır. Elly ailesine ve nişanlısına arkadaşlarıyla tatile gittiğini söylemez. Sepideh, grubun diğer üyelerinden Elly’nin nişanlı olduğunu saklar. Bu küçük sırların en sonunda ortaya çıkması ve grubu, Elly’nin öfkeli, namusuna ve gururuna düşkün nişanşlısı Ali Rıza’nın hışmından korumak için Sepideh, Elly’nin namına gölge düşürecek son bir yalan söyler. Küçük yalanlar bir başka yalanla örtülür. Yönetmen, yalanın muhafazakâr toplumların vazgeçilmez sığınağı olduğunu ima eder sanki. Fakat bu yalanlar ve sırlar açığa çıkmaya mahkûmdur; ta ki yeni bir yalanla üzeri örtülene kadar.

Yönetmenin sonraki filmi 2011 yapımı Bir Ayrılık (Jodaeiye Nader az Simin) çok az filme nasip olmuş bir başarı ve popülariteye kavuşacaktır. Film aslında mahkemede geçmeyen bir mahkeme filmi gibidir. Bu türün çok kullandığı bir yöntemi ustaca kullanarak, delilleri ve karşı delilleri ortaya serip seyirciyi sürekli şaşırtır yönetmen. Önce seyirci Nadir ile özdeşleşir. Onun bakış açısını paylaşır. Her ne kadar tıpkı pek çok öfkeli Farhadi erkeği gibi yer yer fazla ileri gittiğini düşünsek de deliller, gördüklerimiz ve tanıkların sayesinde onun doğru söylediğine inanırız. Derken Nadir’in yalan söylediği gerçeği bizi derin bir şüpheye gark eder. Saldırgan Hojjat’a pek sempati duymasak da ona acımaya ve yer yer de hak vermeye başlarız. Sonra beklenmedik bir anda Raziye’nin yalanı ortaya çıkar ve bir kez daha fikrimiz ve sempatimiz yön değiştirir. Farhadi daha mahkeme sahnelerinde, hâkim o an kime ceza veriyorsa ona üzülmemizi sağlayarak haklılığın tek bir tarafa teslim edilmesinin ne kadar zor olduğunu gösterir. Sadece seyirci değil kavgacı erkek karakterler bile bir diğeri cezalandırıldığında üzülme ve acıma emareleri gösterir. Bütün film aslında tek bir haklının olmadığı fikrinin, herkesin kendi bulunduğu noktadan duruşunu haklılaştırabildiğinin ispatı gibidir. Film daha en başında Nadir ve Simin’in kavgasında bu durumu bize haber vermiştir aslında. Simin yıllardır peşinde koştuğu vizeyi sonunda almıştır ve ailesini Avrupa’da daha iyi bir geleceğe taşımak ister. Bu fikre en başında onay vermiş Nadir ise alzheimer babasını bırakıp gitmek istememektedir. Biri diğerinden daha haklı olmayan karakterler için tek yol ayrılıktır. Farhadi bu başyapıtında çatışan tüm tarafların bir ölçüde haklı olduğu, tek bir ahlakî doğruya ulaşmanın neredeyse imkânsız, gerçek “adalet”i sağlamanın oldukça zor olduğu bir ahlakî belirsizlik dünyası yaratır. Hukuk kitaplarına, ezber kalıp ve yargılara başvurarak bir sonuca ulaşmak mümkün değil gibidir.

Farhadi’nin seçkimizde yer alan son filmi Satıcı (Forooshande, 2016) yönetmenin şaşırtmaca ve sürprizler açısından en sade, belki de bu nedenle en kusursuz filmidir. Yine aynı formül, bakış açısını tersine çevirme fikri bir kez daha işler; fakat bu kez kameranın odağında tek bir karakter vardır: Çok iyi bildiğimiz bir Farhadi erkeği olan Emad. Farhadi’nin hemen hemen bütün filmlerindeki erkek karakterler aynı nahoş özelliklere sahiptir. Asla kötü diyemeyeceğimiz, hatta pek çok açıdan sempati besleyebileceğimiz namuslu, dürüst, ahlaklı ve empati yeteneğinden yoksun olmayan bu erkekler aynı zamanda bir katır kadar inatçı, gururlarına ve erkekliklerine düşkün, tam da bu nedenle sıklıkla kantarın topuzunu kaçırıp empati yeteneklerini kaybedebilen ve saldırganlaşabilen tiplerdir. Bu karakterleri medenileşmiş ve hafif inceltilmiş Orta Doğu erkekleri olarak tarif etmek yanlış olmaz.

Karısı Rana ile yeni bir eve taşınmak zorunda kalan Emad bir gün beklenmedik bir haneye tecavüz vakasıyla karşılaşır. En mahrem anında, banyoda bu istenmeyen konukla karşılaşan Rana bu süreci travmatik bir saldırı olarak yaşar ve deneyimin şokunu üzerinden atmakta zorlanır. Benzer bir deneyim Emad için de söz konusudur. Fakat Emad’ın daha çok sınırları belirlenmiş mahrem alanını koruyamamış olmasından dolayı erkeklik duygusu incinmiş gibidir. Bütün okumuşluğuna ve medeniliğine rağmen namusuna da halel geldiği düşüncesi gizli gizli içini kemiren Emad, evine giren kişiyi bulma fikrini saplantı haline getirir ve sonunda o kişiyi bulur. Bulduğu tonton ihtiyarla hesaplaşmaya başladığı andan itibaren ise roller değişmeye başlar. Mağdur Emad giderek bir zorbaya, haneye tecavüz faili ihtiyarsa bir kurbana dönüşür. Kahramanımız, eşi Rana’nın uyarılarına ve itirazlarına kulağını tıkayarak kendini erkekçe bir intikam duygusuna bırakır ve yanlışlıkla içeri girdiğini defalarca söylese de ihtiyarı cezalandırma isteğinden vazgeçmez. Farhadi, karaktere karşı Brechtyen bir yabancılaşma duygusunun aşama aşama geliştirildiği filmde, edebiyat öğretmeni, medeni Emad’ın nasıl acımasızlaşabildiğini göstererek erkek kimliğinin marazlarını ustaca eleştirir.

Farhadi filmlerinde karakterlerini yargılamaktan uzak durmakla kalmaz, yargılayıcı bakış açısının kendisini mahkûm eder. Onun sinemasında hayatın getirdiği çoklu ve karmaşık pozisyonlar kimseye tam ve kusursuz bir haklılık bahşetmeye olanak tanımaz. İnsanlar arasında çatışma kaçınılmazdır; ancak bu çatışmayı başlatan çoğu zaman kötü niyetler yahut kötülük ve düşüncesizlik değil, bazen küçük bir yalan, bazen kendini koruma iç güdüsü, bazen muhafazakâr toplumda korunmak için saklanan bir sır gibi makul ve anlaşılabilir sebeplerdir. Satıcı’nın bir sahnesine Emad bir taksi-dolmuşta giderken yanındaki kadın tarafından haksız bir biçimde düzgün oturması yönünde uyarılır. Emad aynı araçtaki öğrencisi önünde mahcup olur. Öğrencisi ertesi gün kadına çok kızdığını söyleyince Emad kadını savunur ve muhtemelen başka bir zamanda bir erkek tarafından rahatsız edilmiş olduğundan dolayı kadının hassas davrandığını söyler. Farhadi’nin sineması hüküm vermeye değil anlamaya davet eden bilgece bir tavrın sinemasıdır.
 

Emin Alper

Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi'nde otopark alanı mevcut değildir; dolayısıyla sitemizdeki haritada işaretlenmiş olan, civar otoparkları kullanabilirsiniz.


Toplu taşımayı tercih edecek ziyaretçiler, Kadıköy'den düzenli aralıklarla kalkan Bostancı dolmuşlarını kullanarak Hasırcıbaşı Caddesi'nin girişinde inebilirler. Sinematek/ Sinema Evi tabelalarını takip ederek 5 dakikalık yürüme mesafesindeki kurumumuza ulaşabilirsiniz. Yine aynı yöne ilerleyen İETT otobüsleriyle de Barış Manço durağında inip yönlendirme tabelalarını takip ederek kurumumuza ulaşmanız mümkündür.