Gösterim Tarihleri: 01.11.2023 Çarşamba 20.00 / 14.11.2023 Salı 20.00 / 25.11.2023 Cumartesi 14.00
Yönetmen: Jean-Luc Godard
Senaryo: Rémo Forlani, Jean-Luc Godard, Lionel White
Oyuncular: Jean-Paul Belmondo, Anna Karina
Fransa, İtalya / 1965 / Fransızca, İngilizce, İtalyanca / 110 dk. / Renkli / Türkçe Altyazılı
Ferdinand Griffon yakın zamanda işinden kovulmuştur ve mutsuz bir evlilik sürdürmektedir. Sığ konuşmalarla dolu bir partiye katıldıktan sonra karşı konulmaz bir kaçma ihtiyacı duyar. Ailesini ve burjuva yaşam tarzını geride bırakarak eski kız arkadaşı Marianne ile kaçmaya karar verir. O sırada Marianne’ın evinde bir ceset, peşinde de o dönem Fransa sömürgesi Cezayir’in bağımsızlığına karşı savaşan Fransız paramiliter örgüt OAS militanları vardır. Marianne ve Fransa pantomiminde üzgün palyaço karakterine verilen “Pierrot” adıyla hitap ettiği Ferdinand kaçmayı başarır; Paris’ten Akdeniz kıyılarına uzanan kanlı bir firar rotası izlerler. Yol boyunca Ferdinand kendine entelektüel bir dünya kurarken Marianne’la uzaklaşırlar. Belki de daha en baştan uzaktırlar.
Lionel White’ın 1962 tarihli romanı Obsession’ı temel alan Çılgın Pierrot’yu çektiği sırada Godard, hem kişisel hem sinemasal hem de düşünsel bir çalkantı içindedir. Filmi tamamladıktan kısa süre sonra Cahiers du cinéma’ya şöyle der: “Diğer filmlerimde bir sorunla karşılaştığım zaman kendime, benim yerimde Hitchcock olsa ne yapardı diye sorardım. Pierrot’yu çekerken ‘Kendin bul’ demekten başka bir cevap veremezdi gibi geldi.” Kendi deyişiyle sinemadaki Kutup Yıldızı’nı kaybedip açık denizde kaybolmuş, ilk filmini çeker gibi hissetmektedir. Everything Is Cinema: The Working Life of Jean-Luc Godard kitabının yazarı Richard Brody’ye göre “Şayet Godard kendiyle savaş halindeyse kendiyle savaş halindeki bir çağ ile kusursuz bir uyum içindeydi ve kişisel krizleri çağının krizlerini yansıtıyordu, çağı ona kendi yansıması gibi bakıyordu (…) Çılgın Pierrot, Godard'ın ilk filmlerinin sonuncusuydu ve hem Godard hem de çevresindeki dünya için daha da radikal retlerin ve yeniden yapılanmaların habercisiydi.”
Ferdinand, Godard’ın el yazısını gördüğümüz bir günlük tutar ve oraya hayalini, özlemini yazar: Issızlık içinde Marianne ile baş başa yaşayacakları bir hayat onu sanatsal ve düşünsel açıdan besleyecektir. Sevdiği kadın bu rüyada ona eşlik edecektir. Oysa Marianne’ın başka beklentileri vardır. Öyle ki Ferdinand’ı bu münzevi tefekkür hâlinden sürükleyerek uzaklaştırıp mahrum bırakır. Film kimi eleştirmenlerce Godard’ın, onu ve sanatını mahvettiğini düşündüğü Anna Karina’ya yönelik bir itham niteliğindedir.
Filmde Ferdinand yeni bir roman türünün hayalini kurmaktadır: “İnsanların hayatları hakkında yazmayı bırakıp sadece hayat hakkında, hayatın kendisi hakkında yazmak. İnsanların arasında bulunan şeyler hakkında: boşluk, ses ve renk. Bunu yapabilmek istiyorum. Joyce denedi ama daha iyisi mümkün olmalı.” Joyce’la kıyaslanamasa bile Godard’ın kendi sinemasında tam da bunu yaptığını söyleyebiliriz.
Kadıköy Belediyesi Sinematek/Sinema Evi'nde otopark alanı mevcut değildir; dolayısıyla sitemizdeki haritada işaretlenmiş olan, civar otoparkları kullanabilirsiniz.
Toplu taşımayı tercih edecek ziyaretçiler, Kadıköy'den düzenli aralıklarla kalkan Bostancı dolmuşlarını kullanarak Hasırcıbaşı Caddesi'nin girişinde inebilirler. Sinematek/ Sinema Evi tabelalarını takip ederek 5 dakikalık yürüme mesafesindeki kurumumuza ulaşabilirsiniz. Yine aynı yöne ilerleyen İETT otobüsleriyle de Barış Manço durağında inip yönlendirme tabelalarını takip ederek kurumumuza ulaşmanız mümkündür.